Bilgi dağırcığı

 

İzzet DİLLİ den

 Sevgili dostlar

Bu yazida dikkate alinmasi gereken ciddi konular var . . .
ea

Ben, Doç. Dr. Ayşegül YILMAZ'.   Sizlere cok önemli uyarılarım var.
Elektromanyetik Alan" konusunda doktora yapmış bir kişiyim.

Öncelikle dizüstü bilgisayarları ni asla ve asla kucağınızda, dizinizin üstünde kullanmayın.

En çok manyetik alanı saç kurutma makinesi ve ütü yayar (bu aletleri kullanırken acele edin, işinizi çabuk bitirin.

"Yatak odalarında televizyon, bilgisayar ya da cep telefonu bulunması tahmin edemeyeceğiniz kadar zararlıdır.  Havayı iyonize eden elektromanyetik alan yüzünden çoğu zaman bir koku ile algıladığımız ancak gözle göremediğimiz elektrik yüklü parçalar havada asılı kalırlar.
Saatlerce havalandırsanı z bile tam olarak ortamdan süpürülmezler, her nefes aldığınızda ciğerlerinize bu parçaları çekiyorsunuz demektir.
Elinizin hemen altındaki klavye ve Mouse ise her hareketinizde elektrik sinyalleri gönderir.  Mutlaka kablolu mouse kullanınız. .  Aynı şekilde uzun süreli klavye ve mouse kullanımı maalesef bilekleri ve eli deforme etmektedir. "RSI (Repetitive Strain Injury)" denen sürekli aynı bedensel hareketlerin tekrarıyla oluşan eklem rahatsızlıkları ve "Carpal Tunnel Sendorumu  (tekrar eden hareket sendromu )" ciddi sonuçları olan ve ameliyat gerektirebilen hasarlar verirler.

Lazer baskı yapan yazıcılar, çalışmaları sırasında ozon gazı üretirler.
Uzmanlar kanser ve bağışıklık sistemi hastalıklarının, manyetik alanın zayıflattığı bünyelerde oluştuğunu söylüyorlar.

Mesela çoğumuzun kullandığı Bluetooth kablosuz bağlantısı için
HP firmasının resmi kitapçığı "lütfen sağlığınız için bir metreden kısa mesafede Bluetooth kullanmayındiyor.

Eğer bütçeniz yetiyorsa LCD dediğimiz ince ekranlardan alın. Bunun radyasyon seviyesi daha düşüktür.
 
Bilgisayar kasanızı bedeninizden uzak tutun. Kabloları mümkün olduğunca uzun tutarak çevrenizdeki boş alanı uzatın, Bilgisayar masanızı metal aksamdan değil, ahşap ve elektrik yükü tutmayacak şekilde oluşturun.
Bilgisayarınızı n bağlı olduğu prizi mutlaka topraklı yaptırın.

Günde bir kaç saatten fazla keyif, oyun ve web gibi zorunlu olmayan aktiviteler için bilgisayar karşısında zaman harcamayın.

Son olarak, bilinen tüm elektronik cihazlarda elektromanyetik alanı yakalama becerileri yüzünden özellikle ametist kristalleri kullanmanızı ve bilgisayarınızı n yakınına koymanızı önereceğim.

Bu ametist kristalleri belli aralıklarla deniz suyuyla topraklandıkları nda elektrik yükleri sıfırlanarak gereken koruma alanını sağlamaya devam ederler."

Sevgili okurlar, ben şahsen Balıkesir Dursunbey Güğü Köyü'nde çalışırken, köyde ametist madeni olması nedeniyle, bol miktarda ametist kristali edinmiştim.

VE EN ÖNEMLİ KONU: . . .   Eğer acil servis doktoru falan değilseniz, cep telefonunuz uyuyacağınız odada asla açık olarak kalmamalı.  Gece siz uyurken Yatak Odanızdan en az 10 metre uzakta olmalıdır!!!!

Yapılan araştırmalara göre 20 dakika boyunca cep telefonu ile kesintisiz konuşanların, bir sağlık kuruluşunda beyin kontrolünden geçmesi gerekiyor. Nitekim telefon ile konuşurken sınırı aştığınızda hep başınız ağrır.. Unutmayınki , konuşurken de telefonun patlama gibi bir tehlikesi  vardır . . .  Mutlaka KULAKLIK KULLANIN ! ! !

Telsiz telefonlarda da benzer tehlikeler mevcut, ev telefonunuz telsizse değiştirin, kablolu alın.
 
Çamaşır ve bulaşık makineleri çalışırken yanında durmayın ( mesela bulaşık makinesini çalıştırıp yanındaki masada keyif çayı içmeyin veya masa keyfi yapmayın ), çünkü çok manyetik alan yayarlar.  Özellikle çamaşır makinesinin, çamaşırları döndürme aşamasında hemen uzaklaşın...

Son olarak; kullanmadığınız aletleri fişten çekin. Yapılan araştırmaya göre, "stand by" da yani bekleme modunda kalan aletler, gene elektrik tuketıyorlar.  Ve ABD'de bekleme modunda tüketilen elektiriğe " vampir elektirik" deniliyor.  Bu da gösteriyor ki elektronik aletler fişten çekilmediği, en azından güç düğmesinden kapanmadığı sürece bizim için tehlike yaymaya devam ediyor...

Tüm bu aletlerin neden olduğu masraf ve küresel ısınma yetmiyormuş gibi, bizi de tüketiyorlar yavaş yavaş..

 

 

: FW: Hangi besin ne iceriyor ve bizi nelere karsi koruyor?‏

Kimden:Çevrimdışı İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:15 Aralık 2009 Salı 12:54:22
Kime: bekir57kara@hotmail.com

C vitamini

B vitamini

Kalsiyum

Protein

Magnezyum

Magnezyum

A Vitamini

C vitamini

Potasyum

B vitamini

E vitamini

Çinko

Demir

C vitamini

Kalsiyum

Potasyum

Demir

Protein

Potasyum

Omega3 yağ asidi

Pantothenik asit

Likopen

Folikasit

Tyrosin

Pektin

Bioflanovoid

C vitamini

Cynarin

B vitamini

C vitamini

Potasyum

Demir

B vitamini

Lysin

Lezithin

Demir

Kalsiyum

B vitamini

C vitamini

Protein

C vitamini

Niasin

Kalsiyum

Folikasit

C vitamini

A Vitamini

Selenyum

A Vitamini

Folikasit

Magnezyum

E vitamini

Manganez

B vitamini

Demir

Magnezyum

Magnezyum

Karbonhidrat

B vitamini

Magnezyum

Potasyum

Kalsiyum

Laktik Asit

Potasyum

Sodyum

Kalsiyum

Magnezyum

Protein

Potasyum

Kalsiyum

Magnezyum

Phyto-östrojen

Potasyum

Kalsiyum

C vitamini

Karotionid

Flavonoid

Likopen

C vitamini

E vitamini

Demir

Protein

Potasyum

Magnezyum

B vitamini

Çinko

Laktik asit

B12 vitamini

C vitamini

Glucarate

A Vitamini

B vitamini

Çinko

Sodyum

Potasyum

Kalsiyum

Magnezyum

Çinko

Aminoasit

Çinko

Magnezyum

B vitamini

Potasyum

B6 vitamini

Serotonin

Magnezyum

Potasyum

B1 vitamini

C vitamini

C vitamini

Demir

Potasyum

Alkaloit

Glikozit

1.        İçerdiği bazı maddeler sayesinde kolesterol ve şekeri de dengeler
2.        
Kalp sağlığını korur, kalbi kuvvetlendirir,
3.        
Kanser hücrelerinin de gelişmesini engeller,
4.        
Yeşil çaya nazaran üç kat daha güçlü antioksidan etkiye sahiptir,
5.        
Meyve kabuğu alkaloit, tanen ve glikozitler içerir.
6.        
İshali keser, (şerit) bağırsak kurtlarını düşürür, Kanlı ishal de de kullanılır,
7.        
İdrar söktürücü, Kan yapıcı, Enerji verici ve Tansiyon düşürücü özelliği
8.        
Meyve kabuğu ekstresinin; güçlü virüs ve mikrop öldürme özelliği, cilt üzerindeki enfeksiyon ve yaraları iyileştirici özelliği vardır,
9.        
Meyve kabuğu tanenlerinin antioksidan ve anti-tümör etkileri de bilinmektedir,

Karotinoid

Enzimler

C vitamini

Mineraller

C vitamini

Protein

Potasyum

Protein

Sodyum

Potasyum

Kalsiyum

Sodyum

Potasyum

Kalsiyum

Laktik asit

Allisin

Çinko

Manganez

Selenyum

B vitamini

C vitamini

Potasyum

Kalsiyum

Selenyum

Magnezyum

Manganez

Kalsiyum

B vitamini

C vitamini

Uçucu yağlar

Demir

Potasyum

Kalsiyum

Omega3 yağ asidi

Sodyum

Potasyum

Quercetin

Ajoene

Allisin

Lentinan

D vitamini

 (Letinus edodes)

C vitamini

Kalsiyum

Potasyum

Demir

Omega3 yağ asidi

D vitamini

Omega6 yağ asidi

E vitamini

Protein

E vitamini

Kalsiyum

D Vitamini

A Vitamini

B2 vitamini

Protein

Potasyum

Kalsiyum

Magnezyum

Omega3 yağ asidi

D vitamini

Potasyum

Omega3 yağ asidi

D Vitamini

B6 Vitamini

B12 vitamini

Capsaicin

A Vitamini

C vitamini

Çinko

Kalsiyum

Riboflavin

B12 vitamini

 

FW: [CE85] Fw: ilginc!!‏
Kimden:Çevrimdışı İzzet DİLLİ (izzetdilli@gmail.com)
Gönderme tarihi:17 Aralık 2009 Perşembe 17:18:21
Kime: bekir57kara@hotmail.com

 

Kim demiş tarih sıkıcıdır diye?!

Bir dahaki sefer ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığı tam istediğiniz gibi değilse eskiden İngiltere'de bu işlerin nasıl yapıldığını düşünün!

1500'lerde İngiltere'de işler şöyle yapılıyordu:
İnsanların çoğu Haziran'da evleniyordu Çünkü senelik banyolarını Mayıs ayında yapıyorlar, Haziran'da hala çok kötü kokmuyorlardı . Ama yine de kokmaya başladıkları için gelinler vücutlarından çıkan kokuyu bastırmak amacıyla ellerinde bir buket çiçek taşıyordu.

Banyolar içi sıcak suyla doldurulmuş büyük bir fıçıdan meydana

du.. Evin erkeği temiz suyla yıkanma imtiyazına sahipti. Ondan sonra oğullarıve diğer erkekler, daha sonra kadınlar, sonra çocuklar ve en son olarak ta bebekler aynı suda yıkanıyordu. Bu esnada su o kadar kirli hale geliyordu ki içinde gerçekten bir şeyleri kaybetmek mümkündü. İngilizce'deki 'banyo suyuyla birlikte bebeği de atmayın' (Don't throw the baby out with the bathwater) deyimi buradan gelmektedir.

Evlerin çatıları üst üste yığılmış kamıştan yapılıyor, kamışların altında tahta bulunmuyordu. Burası hayvanların ısınabilecekleri tek yer olduğu için bütün kediler, köpekler ve diğer küçük hayvanlar (fareler, böcekler) çatıda yaşıyordu. Yağmur yağdığı zaman çatı kayganlaşıyor ve bazen hayvanlar kayarak çatıdan aşağı düşüyordu. İngilizce'deki 'kedi-köpek yağıyor' (It's raining cats and dogs) deyimi buradan gelmektedir.
Yukarıdan evin içine düşen şeyleri engelleyecek hiçbir şey yoktu. Böceklerin ve buna benzer nesnelerin yatakların içine düşmesi büyük bir sıkıntı oluşturuyordu. Etrafında yüksek direkler ve üstünde örtü bulunan İngiliz usulü yataklar buradan gelmektedir.

Zemin topraktı. Sadece zenginlerin zemini topraktan başka bir şeyden yapılmıştı. Toprak kadar fakir (dirt poor) tabiri buradan çıkmıştır.
Zenginlerin ahşaptan yapılmış zeminleri vardı. Bunlar kışın ıslandığı zaman kayganlaşıyordu.. Bunu önlemek için yere saman (thresh) seriyorlardı. Kış boyunca saman sermeye devam ediliyordu. Bir zaman geliyordu ki kapı açılınca saman dışarıya taşıyordu. Buna mani olmak üzere kapının altına bir tahta parçası konuyordu ki bunun adı 'thresh hold' (saman tutan; Türkçesi eşik idi.


Yemek pişirme işlemi her zaman ateşin üzerine asılı durumdaki büyük bir kazanın içinde yapılıyordu. Her gün ateş yakılıyor ve kazana bir şeyler ilave ediliyordu. Çoğu zaman sebze yeniyor, et pek bulunmuyordu. Akşam yahni yenirse artıklar kazanda bırakılıyor, gece boyunca soğuyan yemek ertesi gün tekrar ısıtılarak yenmeye devam ediliyordu. Bazen bu yahni çok uzun süre kazanda kalıyordu. '
Bezelye lapası sıcak, bezelye lapası soğuk, kazandaki bezelye lapası dokuz günlük' (peas porridge hot, peas porridge cold, peas porridge in the pot nine days old) tekerlemesinin menşei budur. Bazen domuz eti buluyorlar o zaman çok seviniyorlardı .
Eve ziyaretçi gelirse domuz etlerini asarak onlara gösteriş yapıyorlardı. Birisinin eve domuz eti getirmesi zenginlik işaretiydi. Bu etten küçük bir parça keserek misafirleriyle oturup paylaşıyorlardı. Buna 'yağ çiğnemek' (chew the fat) adı veriliyordu.


Parası olanlar kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabaklar alabiliyordu. Asidi yüksek olan yiyecekler kurşunu çözerek yemeğe karışmasına sebep oluyor, böylece gıda zehirlenmelerine ve ölüme yol açıyordu. Domatesler buna sık sık sebep olduğu için bunda sonraki yaklaşık 400 yıl boyunca domateslerin zehirli olduğu düşünülmüştü.
Çoğu insanın kalay-kurşun alaşımından yapılmış tabakları yoktu. Onun yerine tahta tabaklar kullanıyorlardı . Çoğu zaman bu tabaklar bayat ekmekten yapılıyordu. Ekmekler o kadar bayat ve sertti ki uzun zaman kullanılabiliyordu. Bunlar hiçbir zaman yıkanmadığı için içinde kurtlar ve küfler oluşuyordu. Kurtlu ve küflü tabaklardan yemek yiyen insanların ağızlarında 'tabak ağzı' (trench mouth) denen hastalık ortaya çıkıyordu.
Ekmek itibara göre bölüşülüyordu. İşçiler yanık olan alt kabuğu, aile orta kısmı, misafirler de üst kabuğu alırdı.

Bira ve viski içmek için kurşun kadehler kullanılıyordu. Bu bileşim insanları bazen birkaç gün şuursuz vaziyette tutabiliyordu. Yoldan geçen insanlar bunların öldüğünü sanıp defnetmek için hazırlık yapıyordu. Bunlar birkaç gün süreyle mutfak masasının üstüne yatırılıyor¸ aile etrafına toplanıp yiyip-içerek uyanıp uyanmayacağına bakıyordu. Buna 'uyanma' nöbeti deniyordu.

İngiltere eski ve küçük bir yerdi, insanlar ölülerini gömecek yer bulamamaya başlamıştı. Bunun için mezarları kazıp tabutları çıkarıyor, kemikleri bir 'kemik evi'ne götürüyor ve mezarı yeniden kullanıyorlardı . Tabutlar açıldığında her 25 tabutun birinde iç tarafta kazıntı izleri olduğu görüldü. Böylece insanların diri diri gömüldüğü ortaya çıktı. Buna çözüm olarak cesetlerin bileklerine bir ip bağlayıp bu ipi tabuttan dışarıya taşıyarak bir çana bağladılar. Bir kişi bütün gece boyu mezarlıkta oturup zili dinlerdi. Buna mezarlık nöbeti 'graveyard shift')denirdi. Bazıları zil sayesinde kurtulur ('saved by the bell') bazıları da 'ölü zilci' (dead ringer) olurdu.
Gerçekler bunlar:
Kim demiş tarih sıkıcıdır diye?!

Ortaçağda Avrupa'daki rahibelerin yüz ve ellerinden başka yerlerini yıkamaları kesin olarak yasaklanmıştı. Kastilya Kraliçesi İsabella bile 50 yıldan fazla süren hayatı boyunca iki kez banyo yapmıştı. Kirlilik adeti Amerika'ya da bulaşmış Pennsylvania ve Virginia eyaletlerinde ''banyo yapmayı yasaklayan'' ya da belirli kısıtlamalar getiren kanunlar çıkarılmıştı. Philadelphia' da ise kanunla bir ay içinde birden fazla banyo yapan insanlar cezaevine gönderiliyordu.

Tuvaletle henüz tanışmayan Avrupa'da lazımlıkları sokaklara boşaltma adeti 17. yüzyıla kadar sürdü. Fransa krallarından 14. Louis, gününün belli bir zamanını lazımlığında oturarak geçirir, devlet işlerini de buradan yürütürdü.
1600'lerde İstanbul'a gelen İngiliz büyükelçiler, lazımlık kullanma ve bunu da pencereden boşaltma adetleri yüzünden şehirden uzak olan Tarabya'yaki bir konağa gönderilmişti. 19. yüzyıla gelindiğinde, kesin olarak tuvalet kullanma sözü vermeleri üzerine Taksim'e taşınmalarına izin verilmişti...
 
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam78
Toplam Ziyaret95054
Köşe Yazıları
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.127132.2558
Euro34.634934.7737
Hava Durumu
Saat

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ